Eskişehir Aile Danışmanı - Ana Sayfa

Ailede Roller ve Sorumluluklar

Aile Danışmanlığı 11/05/2025 234
Ailede Roller ve Sorumluluklar

Aile, çoğumuz için ilk sosyal deneyim alanıdır. Bu küçük toplumun içinde doğar, büyür ve kimliğimizin büyük kısmını burada inşa ederiz. Ancak aile içinde herkesin bir rolü vardır ve bu roller çoğunlukla sorgulanmadan, toplumsal normlar ya da kültürel değerler üzerinden belirlenir. Anne, baba, çocuk, abi, abla… Bu kelimelerin arkasında yüklü anlamlar, beklentiler ve sorumluluklar vardır. Sorun şu ki, bu roller zamanla değişmesine rağmen, sorumluluklara dair beklentiler çoğu zaman aynı kalır. Bugünün annesi sadece çocuk bakan değil, çalışandır. Babası sadece para kazanan değil, duygusal bağ kurandır. Çocuğu sadece ders çalışan değil, karar verendir. Ama bu değişimlere rağmen, hâlâ birçok evde eski kalıplar içinde yaşamaya çalışıyoruz ve işte bu da çatışmaların, iletişim kopukluklarının ve roller arası gerilimlerin temelini oluşturuyor.

Ailede Roller: Değişen Roller ve Kalıplaşmış Beklentiler

Geçmişte roller çok daha netti. Baba çalışır, eve ekmek getirir, duygusal ifadelerden uzak durur; anne evde kalır, çocuk bakar, duygusal bağları yönetir. Çocuk ise bu sistemin içinde büyür, çoğunlukla sorgulamazdı. Fakat 21. yüzyıl bu kalıpları fazlasıyla sarstı. Kadınlar artık iş yaşamında aktif, erkekler ev içi sorumluluklarda daha fazla rol alıyor, çocuklar ise dijital dünyanın etkisiyle daha erken yaşta bireyselleşiyor. Ne var ki, roller değişse de rollerle ilgili beklentiler değişmediğinde, aile içinde çatışmalar kaçınılmaz hale geliyor. Anne çalışıyor ama yine de ev işlerinin çoğu onun üzerinde. Baba çocukla zaman geçirmek istiyor ama bu, onun otoritesinin sorgulanması anlamına geliyor gibi algılanıyor. Çocuk hem sorumlu olsun isteniyor, hem de "çocuk işine karışma" denerek geri çekiliyor. Bu çelişkiler içinde herkes bir tür yetersizlik hissiyle baş başa kalıyor.

Sorumlulukların Paylaşımı: Adalet mi, Eşitlik mi?

Ailede sorumluluk paylaşımı, çoğunlukla “eşitlik” kavramı üzerinden tartışılır. Ancak adil olan her zaman eşit olmak zorunda değildir. Örneğin, anne doğum sonrası daha çok evdeyse ve baba dışarıda çalışıyorsa, bu durum ev işlerinin tamamının annenin sırtına yüklenmesini haklı kılmaz. Benzer şekilde, çocuklar ev işlerinde sorumluluk almalıdır ama yaş ve gelişim düzeyine göre bu sorumluluklar değişmelidir. Gerçekçi bir dağılımda, her bireyin gücü, zamanı ve koşulları dikkate alınmalı, sorumluluklar bu çerçevede paylaşılmalıdır. Aksi halde, bir kişi görünmeyen emeğin yükünü taşırken, diğerleri farkında bile olmadan bu yükü daha da ağırlaştırabilir. Aile içindeki "gönüllü kölelik" halleri, bir süre sonra öfke patlamaları ya da duygusal kopuşlarla sonuçlanabilir.

Roller Arasında Çatışma ve Görünmeyen Emek

Aile içinde rollerin keskin çizgilerle ayrılması kadar, belirsizliğinin de zararı büyüktür. Özellikle kadınların sırtlandığı "görünmeyen emek" (duygusal destek, organizasyon, planlama, çocukla ilgilenme, arabuluculuk gibi) genellikle takdir edilmez ve bir görev gibi algılanır. Bu durum, zamanla yorgunluk ve tükenmişliğe sebep olur. Benzer şekilde, babaların sadece maddi katkılarıyla değil, duygusal katılımlarıyla da varlık gösterebilmesi; çocukların sadece sorumluluklarını değil, duygularını da ifade edebileceği güvenli bir alan bulabilmesi gerekir. Roller çatıştığında ya da birbirini bastırdığında, aile bireyleri arasında sağlıklı bir etkileşim kurmak zorlaşır. Sonuçta herkes bir şeyler yapıyor gibi görünür, ama kimse gerçekten "birlikte" hareket etmiyor olur.

Ailede Roller Üzerine Çözüm Önerileri

1. Roller Üzerine Konuşmak: Açık İletişimle Başlamak

Çoğu ailede roller, “zaten bilinir” varsayımıyla şekillenir. Bu da beklentilerin sessizce büyümesine, kırgınlıkların ise dillendirilmeden birikmesine neden olur. Oysa rollerin ve sorumlulukların netleştirilmesi, önce konuşarak mümkün olur. Eşler ve çocuklar, haftalık bir zaman diliminde kısa toplantılar yaparak “Kim neyi yapıyor, kim neyi üstlenmek istiyor ya da istemiyor?” sorularını masaya yatırmalı. Bu toplantılarda kimse suçlanmamalı; amaç, bir suçlu bulmak değil, sürdürülebilir bir denge kurmaktır. "Ben bunu yapıyorum ama yoruluyorum", "Şunu birlikte yapsak daha kolay olurdu" gibi ifadeler, duygusal yakınlık ve anlayış yaratır. İletişim kurulmadıkça roller katılaşır, konuşuldukça esnekleşir.

2. “Yardım” Değil, “Paylaşım” Dilini Benimsemek

Ev işlerinde ya da çocuk bakımında eşlerden biri “yardım ediyorum” dediğinde, bu söz aslında sorumluluğun tek kişiye ait olduğunu zımnen kabul eder. Halbuki aile içindeki işlerin paylaşımı bir “yardım” değil, ortak yaşamın doğal sonucudur. Eşler arasında bu dilin dönüştürülmesi gerekir. “Bugün çocukla ben ilgileneyim” yerine “Bugün çocuk bakımını birlikte planlayalım” demek, sorumluluğun kimde olduğuna dair algıyı değiştirir. Bu dilsel fark, rollerin daha adil ve eşit şekilde paylaşılmasına zemin hazırlar. Çünkü dil sadece ifade aracı değil, düşünce şeklimizi de şekillendirir.

3. Görünmeyen Emeği Görünür Kılmak

Ev içinde özellikle kadınların yaptığı birçok iş fiziksel olarak görünmez ama zihinsel ve duygusal olarak çok yıpratıcıdır. Çocuğun ödevlerini hatırlamak, aile bireylerinin doğum günlerini planlamak, evin alışveriş listesini akılda tutmak gibi işler genellikle “duygusal yük” kapsamındadır. Bu emeğin görünür hale gelmesi için basit bir yöntem kullanılabilir: Herkes bir hafta boyunca yaptığı işleri not etsin. Sonra bu notlar birlikte incelensin. Böylece kimsenin “boş durmadığı”, ama bazı sorumlulukların tek tarafa yığıldığı ortaya çıkar. Bu farkındalık, hem daha adil bir paylaşım için başlangıç olur, hem de görünmeyen emek takdir edildiğinde ilişkideki sevgi bağını kuvvetlendirir.

4. Çocuklara Yaşlarına Uygun Sorumluluk Vermek

Çocukları “sorumluluk sahibi” yapmak için onları sürekli uyarmak yerine, onları dahil etmek gerekir. Çocuklar evin bir parçası olduklarını hissettiklerinde, işlerin doğal akışı içinde sorumluluk alırlar. Küçük yaşta bir çocuğa bile masayı kurma, oyuncaklarını toplama gibi görevler verilebilir. Ergenlikte ise sorumluluklar daha çok planlama ve karar verme üzerine olabilir: Kendi odasını düzenlemek, okul programını yönetmek, evde bazı işleri takip etmek gibi. Burada dikkat edilmesi gereken, çocuklara verilen görevlerin “ceza” gibi değil, “güven” gibi hissettirilmesidir. “Sen bunu yapabilirsin” mesajı, çocuğun öz güvenini destekler ve onu hem evde hem dış dünyada daha sorumlu biri haline getirir.

5. Esneklik ve Dönüşüm: Roller Sabit Değil, Akışkandır

Ailede rollerin sabit kalması, değişen hayat koşulları karşısında aileyi kırılgan hale getirir. İş değişiklikleri, hastalıklar, çocukların büyümesi gibi birçok etken, rollerin yeniden gözden geçirilmesini gerektirir. Örneğin, anne bir süre yoğun çalışıyorsa, baba ev içinde daha fazla rol alabilir. Ya da çocuk sınav dönemindeyse, diğer aile bireyleri onu daha çok destekleyebilir. Roller esneklikle değiştirilebilirse, bu aileyi güçlendirir. Katı roller ise, kırılmalara neden olur. Esnekliğin ön koşulu da şudur: Hiçbir rol "kadına" ya da "erkeğe" özgü değildir; rolleri ihtiyaçlar, koşullar ve karşılıklı anlayış belirlemelidir.

6. Rol Model Olmak: Davranışlarla Öğretmek

Çocuklar, söyleneni değil yapılanı örnek alır. Anne ve babanın birbirine saygılı davranması, sorumlulukları birlikte yürütmesi ve duygularını açıkça ifade etmesi, çocuğa sağlıklı ilişki ve rol modelleri sunar. “Baban yapmaz, o anlamaz”, “Anne ilgilenir, baba bilmez” gibi kalıplar, çocukta cinsiyet temelli rollerin pekişmesine neden olur. Oysa babanın mutfağa girmesi, annenin televizyon tamiriyle ilgilenmesi bile, çocuğun zihninde esnek rollerin oluşmasına katkı sağlar. Kısacası, çocuklara bir şey öğretmek istiyorsak önce biz uygulamalıyız. Rol model olmak, sözden çok daha güçlüdür.

7. Takdir Kültürü Oluşturmak: “Zaten Yapması Gerekiyor” Değil, “Yaptığı İçin Teşekkür Ederim”

Ailede yapılan işler çoğu zaman fark edilmez. “Zaten onun görevi” denilen bir zihin yapısı, zamanla emeğin değersizleşmesine neden olur. Oysa takdir edilen bir birey, aynı işi severek ve daha gönüllü yapar. Çocuğun çantasını hazırlaması, eşin alışveriş yapması, birinin bulaşıkları yıkaması… Bu küçük işler, teşekkürle büyür. Aile içinde "teşekkür etmek", sadece kibarlık değil; bir bağ kurma biçimidir. Takdir edilen birey kendini ait ve değerli hisseder, bu da ilişkinin duygusal bağlarını sağlamlaştırır.

Sonuç: Roller Değişebilir, Sevgi Sabit Kalır

Ailede roller ve sorumluluklar, sadece yapılacak işlerin listesinden ibaret değildir. Bu roller, aynı zamanda kimliklerin, değerlerin ve ilişkilerin taşıyıcısıdır. Sabit kalıplarla değil, esnek ve anlayışlı bir bakışla şekillendirilen roller, aileyi bir yük olmaktan çıkarıp bir destek sistemine dönüştürür. Cemim, unutma: Ailede roller değişebilir, sorumluluklar yeniden dağıtılabilir ama sevgi, güven ve anlayış varsa, bu değişimler aileyi zayıflatmaz, aksine güçlendirir.


Cem Karataş

Aile Danışmanı & İlişki Uzmanı

www.cemkaratas.net
www.eskisehirailedanismani.com.tr